Kenny Clarke / Telefunken Blues (1955)

İzbe bir barda oturmuş içiyorum. Zamanın birinde. Karanlıktan yeni çıkmış gibiyim. Sesim epeyce solgun. Can sıkıntısında yudumluyorum içkimi. Kenny Clarke ve tayfası sahnede. Strollin' ile başlamışlar yine, hep olduğu gibi. Fena halde kötü kokuyor içerisi. Kenny'nin umursayacağını sanmıyorum ama benim canım sıkıyor. Havanın değişmesini istiyorum. Uzaktan sesler geliyor ama aldırmıyorum.

İçeri bir kadın giriyor, her zaman olduğu gibi. Üzerinde mevsime uygun, ince bir elbise. 40'lı yıllardan fırlamış gibi. Çok hoş görünüyor. Uzakta bir yere oturmasını umuyorum. Böylelikle gözlerimi üzerinden ayırmayayım. İstekleri her zaman yerine gelen biri olarak tanınmadığım gerçeğini unutuyorum sıklıkla. Gelip dibime, tam yanımdaki masaya oturuyor.

Kenny Clarke, Sonor'dan devam ederken kadın bacak bacak üstüne atıp, votka martini söylüyor kendine. Oysa ki daha çok Bloody Mary tipi var. Ama kadınları anlayamıyorum işte ben. Tipleri ve kimlikleri çoğunlukla uyuşmuyor. Önemsemiyorum da zaten. Ortamdaki kesif kokudan etkilenmiş olacak ki o da açık bir pencere arar gibi etrafı süzüyor. Cesaretimi topluyorum.

"Çok kötü kokuyor" diyorum.

Kafasını hafifçe çevirip bakıyor yüzüme. "Hem de çok" diye ekliyor. Eliyle burnuna dokunup kadehi kavrıyor. Yine bana doğru dönüp "havasızlığa, karanlığa, endişelere ve bu geceye..." diyerek kadehini kaldırıyor.

Şaşırıyorum ama alışkınım da böyle şeylere. Kadehimi kaldırıp gururla selamlıyorum o akşamı. Yüzündeki gülümsemeyi fark ediyorum. Belli belirsiz ama içten. Karanlığın içinde ama sakin. Dudağının yanından sarkan, küçük, samimi ve keyif veren bir gülümseme. Ne güzel kadın diye geçiriyorum içimden. Ama havayı koklamaya ve o kötü kokudan nefret etmeye geri dönüyorum.

"Siz de yalnızsınız sanırım" diyor.

"Evet" diye yanıtlıyorum.

"Eh, aynı masada oturmamızda sakınca yok o halde" diyor.

"Sanmıyorum" diyorum.

Kalmam mı yoksa onun gelmesini beklemem mi gerektiğine karar veremiyorum. Hareketlenen o oluyor. Karşıma geçip oturuyor ve gülümsüyor. Votka Martini bir anda bitiyor kadehimde. Yerine karanlık dolmaya başlıyor. Garsonu çağırıp birer tane daha söylüyorum. Kadeh dolusu karanlık benden uzaklaşırken bu kez de ben gülümsüyorum. Bir yandan da Kenny, Telefunken Blues'a giriş yapıyor.

"Tanıyorum seni bir yerlerden ama çıkaramadım" diyor.

Gülümseyerek; "Normal" diyorum. "Her zaman bir yerlerdeyim"

Canımı acıtırcasına gülümsüyor. Gülümsemesinde kayboluyorum.


Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski