Freddie Hubbard / Open Sesame (1960)

Vapurda, günün ilk saatlerindeydi. Etraftaki sis dağılmış, karanlık epeyce uzaklaşmıştı. Küçük bir kızın gülüşü çınlıyordu kulaklarımda. Nerede, ne zaman, nasıl duyduğumu hatırlayamadığım bir ses. Dalgalar vapurun gövdesini tutkuyla sarmalarken aklımda kalan çok fazla şey yoktu. Uzaklaşmanın ötesinde ama kaçmanın daha altında bir yerlerdeydim o gün. Freddie Hubbard, Open Sesame ile başlamıştı, günün anlam ve önemine katkı sağlamak amacıyla.

Rüzgarın hafiften estiğini, yüzüme keskin dokunuşlar yaptığını hatırlıyorum o sabah. Paslı demir kokusu sarmıştı bütün vapuru. Sanki geçmişe yolculuk yapıyor gibiydik. Zaman geriye doğru giderken karanlık daha fazla uzaklaşıyor, sis daha hızlı dağılıyordu. Kulağımdaki çocuğun gülüşüne takılmıştım. Keyifli ama durağandı. Vapur geçmişe doğru gidiyordu denizin orta yerinde. Kaçacak bir yer olmaması beni endişelendiriyordu. Yine de çok önemsememeye çalışıyordum.

Freddie, But Beautiful ile haklı olabileceğimi anlatmaya çalışıyordu sanki. Sesler yavaşlamış, rüzgar kelimelere dönüşmüştü. Paslı demir kokusu her yana yayılmış, aklımı kurcalıyordu. Geçmişe doğru yol alan bir vapurda tek başımaydım. Etrafıma bakındım uzun uzun. Birilerini görebilmek için. Özellikle aradığım birileri yoktu. Sadece birilerinin olması yeterliydi o an için. Ama kimseyi göremiyordum etrafımda. Küçük kız çocuğunun gülüşü çınlıyordu hala kulaklarımda. Bana bir şey anlatmaya çalışıyordu belki. Ama anlayabilecek durumda değildim.

Karşı kıyıyı da geride bıraktığımızı da göremiyordum. Epeyce uzaklarda olmalıydık. Bunun düşüncesi bile hoşuma gitmişti o sırada. Etrafta da kimse yoktu. Güzel bir gündü. Rüzgar kendini bırakmış, kelimelere ve yanlışlara dönüşüyordu. Geçmişe doğru yol alan bir vapurda, güneşi gören bir yerde oturuyordum. Endişelerimin beni endişelendirmesine izin vermemeye çalışarak etrafımı süzüyordum. Denizin kokusu geliyordu burnuma. Bir de o küçük kız çocuğunun kahkahası. Freddie Hubbard, All or Nothing At All diye fısıldıyordu.

İleride bir yerlerde bir kıyı olduğu, olması gerektiğini biliyordum. Ama onu bile önemsemiyordum. Geçmişin kıyılarına ulaşmak ne kadar önemli olabilirdi ki? Aramadığım, sırf bulmak istemediğim için çabalamadığım bir yere doğru kendi isteğimle sürükleniyor gibiydim. Rüzgar hala kendini anlatmaya çalışıyordu. Ben dinlememeyi tercih ettim. Kulağımda küçük kızın içten ve kendine has kahkahası. Güzel bir gündü.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski