Roy Haynes Quartet / Out Of The Afternoon (1962)

Uzakta olmak acıyı hafifletir mi bilmem ama onu son gördüğümde yaşlılığın bile ötesine geçmiş durumdaydı. Ayakta zor duruyor, konuşması kuru bir tonda çıkıyordu. Onca yılın ardından yine de üzülebildiğimi fark ettiğim bir andı. Gözlerimin dolmasına izin vermemiş, kendimi oradan uzaklaştırma ihtiyacı hissetmiştim. Sesindeki solgunluğu, gözlerinin içindeki yorgunluğu açıkça görebiliyordum. Vazgeçmiş gibi durmuyordu ama tutunmak için bir sebebi de yokmuş gibi davranıyordu.

Moon Ray ile Roy Haynes sahnedeydi o sırada. Kafamdaki bütün karmaşayı destekler şekilde çalıyordu. Geçmişe doğru bir yolculuk yapmayı denedim. Olan bitenleri, geride kalanları, uzaklaşan anıları hemen her şeyi taradım. Bulabildiklerim iç açıcı şeyler değildi tabi her zamanki gibi. Yine de bazı iyi şeyler de olmalıydı. Olmaması üzücü olurdu. Fazlasıyla üzücü hem de.

Duvardaki fotoğrafları da taradım bir ara. Geçmişe yolculuk yapmaktan farkı yoktu onun da. Fotoğrafların hepsi geçmişten gelen anılardı. Bazıları hiç görmediğim, bazıları hiç yaşamadığım ama hepsini bildiğim anılar. Sıcak bir his kapladı içimi. Ne olduğunu anlayamamıştım. O ise karşımda, geçmişin gölgesinde duruyordu. Güneşin batışına yakın zamanlardı. Yüzünden akan karanlık bütün vücudunu kaplıyordu. İçimin acımayacağını düşünürdüm hep ama fena halde canımı acıtmıştı.

Fly Me To The Moon çalıyordu bütün hırçınlığıyla. Karşımda eriyip gidiyordu. Yapabileceğim bir şey yoktu buna. Geri dönülmez zamanlarda yaşanılan geri dönülmez hataların toplamıydık aslında. Onda kalanlar kendi isteğiyle ellerinde tuttuklarıydı. Bende kalanlar ise eksilen koskoca yaşamların bütünüydü. Bana bırakabildiği yegane şeydi o yaşamlar. Başkalarının acısıyla beslenen biri imajını yıkamamıştı hiçbir zaman.

Tek başına ve umutsuzca oturuyordu artık. Eskisi gibi güçlü değildi. Eskisi gibi anıları parçalara ayırabilecek kadar güçlü de değildi. Kalan anıların bazılarını ayıklayabileceğimi düşündüm bütün iyi niyetimle. Yüzüne üzüntüyle bakarken ayıklanacak çok bir şey olmadığını zaten biliyordum ama denemekten de zarar gelmezdi. Belki elde kalan bir şeyleri toparlayabilirdim.

Karşımda yaşlılığın bile ötesine geçmiş şekilde oturuyordu. Gözlerinde uzakların bütün izleri. Bir ara bazı pişmanlıklar gördüm gibi geldi gözlerinde. Olamayacağını biliyordum. Hayal bile edememiştim ama bir an, küçük bir an öyle gibi geldi. Ayağa kalkıp uzaklaşma isteğiyle baş edemediğim noktada hızlı adımlarla uzaklaştım yanından. Onu geride bırakmanın en doğrusu olacağını umarak.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski