Dexter Gordon / One Flight Up (1965)

Uzun zaman önce, kumsaldaydı. Gözlerim neredeyse alev alev yanan kumların üzerinde dolaşıyordu. İleride kırmızı bir şemsiyenin altında oturan kadın ve diğer yanda denize girmekle girmemek arasında kalmış, ıslak kumların üzerinde dikilen kızı görünüyordu sadece. Güzel bir gündü. Kızın kararsızlığı ya da her yerinden belli olan özlemi o kadar derindi ki bana Tanya'yı hatırlatıyordu. Dexter Gordon çalmaya başladı o sırada; Tanya. Daha da güzel bir gün olacağı kesinleşmişti.

Kırmızı şemsiyenin altındaki kadın kendinden uzaklaşmak için orada oturuyormuş gibi bir izlenim bırakıyordu insanda. Burnunun ucuna düşmüş güneş gözlükleri, bir elindeki şeftali dilimi ve diğer elindeki limonata ile 50'li yıllardan fırlamış ama yerini bulamamıştı. Kafasının karışık olduğu, bir şeyleri önemsediği, unutmak için çabaladığı ortadaydı. Bunu çok fazla beceremediğini söylemek yanlış olmaz. Acı çeker bir hali vardı uzaklardan bile. Ne olduğunu merak etmiştim. Ama bunu ona soracak kadar da cesur değildim o sıralarda. Benim kendi problemlerim vardı ve onlar da fazlasıyla yeterliydi.

Küçük kızın ise durumu daha ağırdı, uzaktan bile. Bir yandan annesine bakarken diğer yandan suya girip girmeme konusunda kararsızdı. Onun da yaraları açıktı hala. İçinden taşan bir üzüntüyle dikiliyordu denizin kıyısında. Ayaklarını yalayan denizin keyfini çıkarmak yerine kafasındaki sorularla boğuşuyordu. Gelen son dalgayla bastığı kumun biraz fazla yumuşadığını, ayağının kuma gömülürken kaydığını ve kızın suya düştüğünü gördüm. Endişelenmeli miyim diye sordum kendi kendime. Karar vermek benim için çok güçtü.

Kız suyun içine yuvarlanmış, elleriyle her yana vuruyordu. Kaynar suya atılmış yengeç aklıma geldi o sahnenin karşısında. Acı çekerken bile kurtulabilmek için çok çabalıyor insan. Ayağa kalkıp ona yardım etmeyi düşündüm. Ama yapabileceğim en iyi yardım, onu öylece bırakıp kendisinin kurtulmasını beklemekti. Buna ihtiyacı vardı belli ki. Başaracağına emindim. Ağzına, burnuna su kaçtığını tahmin ediyordum. Elleriyle suya vurup duruyordu sürekli. Ayağa kalkabilmek için bir dayanak arıyordu.

Dexter Gordon, Coppin' The Haven'a geçtiğinde kız da ayaklanmayı başarmıştı. Eliyle ağzını, burnunu sildi. Zafer kazanmış bir edayla dikiliyordu şimdi. Az önce yaşadığı panik, yerini kendine güvene bırakmıştı. Göz ucuyla annesini de görüyordum. Kadın da benimle aynı fikirdeydi sanırım. Çünkü kalkıp yanına gitmemiş, ona yardım etmemişti. Ama gözlerini de üzerinden hiç ayırmamıştı. Başaracağından emindi. Her şey yerline yerine oturmuş, durum sakinleşmişti.

Kız annesine doÄŸru dönüp, gururlu bir ÅŸekilde baktı ve seslendi; "Gel benimle dalgalarda oyna anne! Bu ÅŸimdiye kadarki en iyi tatil!".

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski