Lionel Hampton / You Better Know It!!! (1965)

Düş görmeyi unuttuğum zamanlardan birindeydi. Her şey, hiçbir şey olmamış gibi kafamdan silinip gidiyordu. Umursamazlığım had safhadayken, kendimi kaybetmemek için fazlasıyla efor harcıyordum. Günü bitirmek yeterliydi benim için. Yeni bir güne başlamaksa apayrı bir dert yumağıydı. Böyle günlerden birinde kendimi tam da kaybetme noktasına geldiğim bir andı. Lionel Hampton, Ring Dem Bells ile sona doğru yaklaştığımın sinyallerini veriyordu. Çok umursadığımı söyleyemem.

Uzaktan gelen seslere aldırmıyordum bu kez. Çoğunlukla benden bahseden, üzerime gelen, beni ben olmaktan çıkarmaya çalışan seslerdi. Kontrolü kaybetmeyeceğimi biliyordum ama yine de epeyce zorluyordu. Sıcak bir günde soğuk bir banka oturmuş, rüzgarın sesini dinliyordum. Vibraphone Blues rüzgara eşlik ediyordu. Güneş gözlerimi açmamam için uğraşıyor gibiydi. Ona da sinir olmuştum ama o apayrı bir hikaye.

Karşıdaki boş banka oturduğunu gördüğümde rüzgarlı manzaramın kapanmış olmasından rahatsızdım. Gerek yoktu. Onca bankın içinde gelip karşımdakine oturmamalıydı. Yine de ne diyebilirdim ki! Umursamaz bir tavırla karşımdaki banka oturmuş kendi kendine söyleniyordu. Lionel Hampton ise şarkıları birbiri ardına sıralamış, Tempo's Birthday'den devam ediyordu.

Çekilmesini söylemek istiyordum ama kalkmaya da üşeniyordum açıkçası. Yalnız bir günü iki kişilik bir kalabalıkla kapatmak niyetinde değildim. Bir çözüm bulmalıydım ama hepsi tükenmiş gibi görünüyordu. Belki de çözümleri görmeye çalışmaktan bile sıkıldığım için göremiyordum. Fazlasıyla can sıkan bir durumda olduğumun farkındaydım ama pek önemsediğim de söylenemez.

Karmakarışık bir durumdaydım. Ne yapacağımı, ne yapabileceÄŸimi, ne yapmam gerektiÄŸini bilemiyordum. Karar vermek o kadar zordu ki kendimi Sweethearts On Parade'ın akışına bıraktım. Lionel Hampton ile hayatın içinde sürükleniyordum o anda. Karşımda oturup oturmaması bile önemini kaybetmiÅŸ görünüyordu. Rüzgarın sesini duydum yine. Ä°ki kiÅŸilik kalabalığın orta yerinde yalnızlığımı kutlayabileceÄŸim kadar mutlu hissettim kendimi. 

Yine de beni zorlayan, canımı sıkan, keyfimi yarım bırakan bir şeylerin olduğunun farkındaydım. Gözlerimi kapatıp karanlığın içinde kaybolmayı istedim. Sessizliği bozmadan bir seçim yapmalıydım. Her şey o kadar hızlı akıyordu ki anlatamam. Pick A Rib çalıyordu şimdi de kulaklarımın içinde. Kalkıp ona karşımdaki bankta oturmaması gerektiğini söylemek istedim. Buna cesaretim yoktu. Etrafa son bir kez bakındım. Derin bir nefes alıp ayaklandım. Gitmesi gereken bendim.

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski